Milan Kundera



Milan Kundera, 1 Nisan 1929’da Çek Cumhuriyeti Brno’da doğdu. Lise yıllarında şiirle kendini gösterdi. Piyano dersleri aldı. Güzel Sanatlar Fakültesinde edebiyat ve estetik okuyup müzikoloji dersleri alırken eğitimine Prag Sahne Sanatları Akademisi’nde film ve senaryo yazarlığı yaptı.

Marksist felsefeye ilgi duydu. Bir dönem Komünist partiye üye olup fikirlerinden dolayı çıkarıldı. Maruz kaldığı bu ironik tavrı, o dönemde yazdığı ilk kitabının adını “Şaka” koyarak yansıttı. Edebiyattaki resmi kısıtlamalara karşı direniş de göstermiştir.

Sekiz senede yazılıp 1968’te yayımlanan “Gülünesi Aşklar” adlı kitabı bir dönüm noktasıdır Kundera için. “Gülünesi Aşklar” 12 dile çevrildi ve 1968'de Çekoslovak Yazarlar Birliği Ödülü'nü aldı. 1975’te yazılarının ve fikirlerinin engellenmesi, kişisel haklarına tecavüz yüzünden Fransa’ya taşındı.

1979’da “Gülüşün ve Unutuşun Kitabı” adlı eserinde yazılan otobiyografik kurgulamalar yüzünden Çekoslovakya vatandaşlığından çıkarıldı. 1981'de Fransız vatandaşlığına geçti. 90’lara gelindiğinde kitaplarını Fransızca olarak yazmaya başlayan yazar, birçok yerde Franko-Çek olarak anıldı.

Edebiyat dünyasındaki gerçek sesini  “Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği” adlı romanıyla yaptı. Birçok dile de çevrildi. 1998 yılında Philip Kaufman yönetmenliğinde çekilen, kitapla aynı adı taşıyan filmde Daniel Day Lewis ve Juliette Binoche oynadı.

Yazılarını sanatsal bağlamda yazması daha ilgi çekici ve politik medyaya malzeme etmemesi de Kundera’nın başarısını gösteriyordu.
1982’de Europa Literatura ödülünü aldı. 1983 yılında Michigan Üniversitesinden fahri doktora aldı. 1985’te Kudüs Ödülüne layık görüldü. Yazarın ünlü eserlerinden “Yavaşlık” 1996’da, “Kimlik” 1998’de ve “Bilmemek” 2000 yılında yayımlandı. Edebiyatın çeşitli dallarında toplam 16 eser vermiş olan yazar, son kitabı “Perde”yi isminin Nobel adayları arasında geçtiği 2005 yılında yazdı.

Milen Kundera’nın kitaplarından derlenen birkaç kesiti sizlere sunuyoruz:

Gelecek kimsenin umurunda olmayan, ilgisiz bir boşluktur, geçmiş ise yaşam doludur, kızdırır, başkaldırtır, yaralar, o kadar ki, bu yüzden onu yok etmek ya da yeniden yaratmak isteriz. Geleceğe egemen olmak istemenin nedeni, geçmişi değiştirecek güce sahip olmaktan başka bir şey değildir. (Gülüşün ve Unutuluşun Kitabı)


"(Agnes): Biliyorum. Beni yüzümle tanıyorsun, beni yüz olarak tanıyorsun ve hiçbir zaman başka biçimde tanımadın. Yüzümün bana ait olmadığı gibi bir düşünceye de sahip olamazsın.
(Kocası): Yüzünün sana ait olmadığını nasıl iddia edersin? Kim var yüzünün arkasında?
(Agnes): Aynaların olmadığı bir dünyada yaşamış olduğunu farz et. Yüzünü düşleyecektin. Yüzünü sendeki bir şeyin bir tür dışa yansıması gibi tasarlayacaktın. Ve sonra sana 40 yaşlarında bir ayna verildiğini düşün. Ne biçim bir dehşete düşerdin biliyor musun? Bütünüyle yabancı bir yüz görecektin! Ve şimdi reddettiğin şeyi açık seçik anlayacaktın: Yüzün sen değilsin!"  (Ölümsüzlük)

İnsan yalnızca farkına vardığı şeylerden sorumlu olsaydı, alıklar her türlü hatadan peşin peşin arınmış olurlardı. Ancak azizim, insan bilmekle yükümlüdür. İnsan bilgisizliğinden sorumludur. Bilgisizlik bir hatadır. (Gülünesi Aşklar)


Hatırlanan geçmiş, zamandan yoksundur. Bir aşkı, bir kitabı yeni baştan okur ya da filmi tekrar seyreder gibi yeniden yaşayamazsınız. (Bilmemek)


Kendine tek bir soru sor: insan gerçeği ne diye söylemeli? bizi böyle yapmaya zorlayan ne? sonra, içtenliği niçin bir erdem olarak görmemiz gerekiyor? farzet ki, bir balık olduğunu ve bizim hepimizin de balık olduğunu ileri süren bir deliyle karşılaştın. onunla tartışır mısın? ona yüzgeçlerin olmadığını göstermek için önünde soyunur musun? (Gülünesi Aşklar)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Komünizmden dönemeyen şayir: İsmet Özel

Şeyh Mustafa İsmet Garibullah Efendi Hazretleri ve Risale-i Kutsiyye

Türkiye'de tezhip Avrupa'da kelt (Hatice Aksu tarihi yeniden tezhipliyor)