Facebook bizim neyimiz olur?
"Dünyayı kurtarmak istiyorsan, önce dünyanın 'ağırlıklarından' kurtulmalısın." İbrahim Tenekeci
Facebook günümüzde sosyal paylaşım ağı olmaktan çok bir arkadaşlık servisi hatta kendimizi pazara çıkarma halini almış bulunmakta. İnsanların facebook'da sayfalarının/gurublarının olması, arkadaş listesinin kabarması ve tanımadığı kişilerle konuşmasını kendine övgü olarak görüyor ve kendi ile gurur duyuyor. Çünkü bize kimse beğeni yapmasa, mesaj atmasa, kimse bizimle ilgilenmese eski halimize döneceğimiz kesin. Her ne kadar herkes biraz profili koksa da, biz ne isek facebokta o değiliz. Başka biri olarak duruyoruz. Hem de iyi taraflarımızı abartarak kötü taraflarımızı saklayarak! "Kendim kalmaya özen gösterdim" derken Hüsrev hoca, başka biri olduğumuzu, kendimizi olmadık gibi sunduğumuzu, kibrimizin de çoğaldığını kastederek kendimiz kalmamız gerektiğini söylemek istemiştir muhtemelen!
İbrahim Tenekeci'nin "Bence, sosyal medya üzerinden ilk söylememiz gereken şey şudur: Kötülük yapmak, dünya tarihi boyunca, herhalde hiç bu kadar kolay olmamıştı. Malum, pusu kurmak bile ciddi bir emek istiyor." sözü bana Facebook'un diğer yönünü hatırlattı.
Malum Facebook'un insanlara sunduklarından biri de sexs. Grup sex partileri, sapkın fantaziler, kendisini pazarlama, pornografik resimler, videolar, çıplak reklamlar vs. İş bununla da kalmıyor, ahlak dışı sayfalar açıp milyonları oraya çekerek onları da günaha kolayca çekiyorlar. Bu sosyal ağlar bize günahın şekillisini bulmakta zorlanmıyor. İstedikleri zaman vaatlerini sıralayabiliyorlar, günah işlemeyi iki tuşla sağlanabilir hale getiriyorlar! Bunun için önceden önlemini almak ve ona göre planlı ve bilinçli kullanmak gerekir.
İbrahim Tenekeci'nin "Bence, sosyal medya üzerinden ilk söylememiz gereken şey şudur: Kötülük yapmak, dünya tarihi boyunca, herhalde hiç bu kadar kolay olmamıştı. Malum, pusu kurmak bile ciddi bir emek istiyor." sözü bana Facebook'un diğer yönünü hatırlattı.
Malum Facebook'un insanlara sunduklarından biri de sexs. Grup sex partileri, sapkın fantaziler, kendisini pazarlama, pornografik resimler, videolar, çıplak reklamlar vs. İş bununla da kalmıyor, ahlak dışı sayfalar açıp milyonları oraya çekerek onları da günaha kolayca çekiyorlar. Bu sosyal ağlar bize günahın şekillisini bulmakta zorlanmıyor. İstedikleri zaman vaatlerini sıralayabiliyorlar, günah işlemeyi iki tuşla sağlanabilir hale getiriyorlar! Bunun için önceden önlemini almak ve ona göre planlı ve bilinçli kullanmak gerekir.
Aldatılmaların, boşanmaların, kavgaların, kalp kırmaların, dostlukların bitmesinin, bir alimi bir hocayı bir yazarı ayağa düşürmenin sebeb olduğu yerlerin en başında facebook ve diğer sosyal ağlar geliyor. Facebook'a elini sürmemiş kişi nerdeyse çok az. Alimler/hocalar bile burada. Modernite ister istemez bizleri buralara çekti, buraya mecbur etti. Haramların kol gezdiği bu ağlarda da helal olanı yakalamak çok zor. İlla bozuluyoruz. Buna elimizden geldiğinden fazlasıyla ihtimam gösterip, dikkatli olmalıyız. Nice takva arkadaşlarımı orada kaybettim. Güya amaçları insanlara doğruları anlatmak, haramlardan uzaklaşmalarını sağlamak yani bir nevi tebliğ üstlenmişlerdi. Şimdi hepsinin onlarca konuştuğu (güya islamı anlatıyor) muhabbet ettiği kızlar var. Müslümanın meselesi bu mu? Kızlar erkeklerle, erkekler kızlarla rahat rahat konuşabiliyor, mesajlaşabiliyor ve bunu artık normal de bulmaya başladılar.
-Selamün aleyküm
-Aleyküm selam
-Yazılarınız çok güzel, Allah razı olsun.
-Teşekkür ederim Allah rızası için yazıyorum.
-Ne güzel. herkes sizin gibi olsa keşke
-Est.
-İstanbulda mı oturuyorsunuz
-Evet. Siz?
-Ben de. Nerelisiniz?
Olay tanımadığı yani kendisine nâmahrem olan bir kişiden gelen selamla başlayıp, 'siz'lerden 'sen'lere, kaç kardeş olduğuna, burcunun ne olduğuna daha sonraları zamanla telefon numarası almaya ve şakayla karışık çay içmeye davet etmeye ve allah için sevme yalanlarına girip sevgili olmaya, batılılar gibi flört hayatı yaşamaya, birbirlerini kullanmaya, ruhlarını ve bedenlerini ortaya koymaya daha sonra belirsiz bir nedenle "seninle olmuyor"larla ayrılmaya kadar varıyor bu işler. Bununla da bitmiyor ne yazık ki; eğer terkedilmişse "üzülme rabbin seninle beraberdir" ayetini ve bu gibi ayetleri, kendi salya sümük duygularına fetişlemeye -sanki o ayet sevgilisinden ayrılanlara teselli mahiyetinde inmiş gibi- kullanmaya başlıyorlar. Eğer terketmişse de başka birilerini bulma peşine düşüyorlar. Evet olayların en başından beri kendimizi kandırdık ve karşı tarafında bizi kandırmasına izin verdik. Allah, "zinaya yaklaşmayın" diye buyuruyor. Allah zinaya sebebiyet verecek herşeyden uzak durmamızı istiyor. Facebook ve bu gibi ağlar zinaya düşmemize en büyük sebeb. Bu sebebiyete açık vermemeye çalışmalıyız. Mb'nin şu sözü de bir gerçeği daha size anlatmıyor mu? "Burada bir facebook hesabımız olduğu gibi ahirette de facebook hesabımız olacağını unutmayın."
Facebook'u kapatmak gerçekten ağır geliyor. Ben de aynı durumdan muzdaribim. Fakat zaaflarımız neredeyse, en çok nereden günaha düşüyorsak o taraflarımıza acı bir yumruk indirmeliyiz, belanın acı yumruğu inmeden. Hazreti Ali, 'dünyaya ait bir şeye ulaşamadığınızda veya onu kaybettiğinizde, sakın üzülmeyin' diye uyarıyor. Kaybetmekten korkacağımız şeye ilk yumruğu siz indirin! Çünkü imtihanlarımızın da oradan geleceğini unutmayalım! (Bu konuda zaafları olmayana birşey diyemem).
Bizler çok önemli birileri de değiliz halbuki. Kendi halimizde insanlarız. Peygamber Efendimiz'in özelliklerini anlatan bir kitab da şu cümle geçiyor: 'Sıradan değildi, fakat sıradan insanlar gibi yaşardı.' Sosyal ağlar sıradanlığımızı da alıp her birimizi küçük dağların efendisi yaptı.
Özel hayatımızı tanımadığımız insanlara sunmanın, resimlerimizi -boy boy, şekil şekil- göstermenin de hiç bir anlamı yok. Tanımadğım ve nâmahremim olan bir kızın kırmızı başörtülü ve makyajlı suratı beni ilgilendirmiyor, kimseyi de ilgilendirmiyor. Ve sorun o kişiye "neden resmini koyduğunu," size mantıklı bir açıklaması olmayacak. Elbette karşı cins için. Bununla birlikte kendimizi "kendimiz" olarak değil "istediğimiz kişi" veya "istenilen kişi" olarak sıfatlandırabiliyoruz. Ne isek o olmadığımızı kompleks ve özentiyle başkalarına göstermeye çalışıyoruz.
Özel hayatımızı tanımadığımız insanlara sunmanın, resimlerimizi -boy boy, şekil şekil- göstermenin de hiç bir anlamı yok. Tanımadğım ve nâmahremim olan bir kızın kırmızı başörtülü ve makyajlı suratı beni ilgilendirmiyor, kimseyi de ilgilendirmiyor. Ve sorun o kişiye "neden resmini koyduğunu," size mantıklı bir açıklaması olmayacak. Elbette karşı cins için. Bununla birlikte kendimizi "kendimiz" olarak değil "istediğimiz kişi" veya "istenilen kişi" olarak sıfatlandırabiliyoruz. Ne isek o olmadığımızı kompleks ve özentiyle başkalarına göstermeye çalışıyoruz.
Listemizde binlerce kişi var fakat bunlar sadece o listede duruyorlar. Arkadaşlık kavramının içini boşaltan site şişirme, "sosyallik" ve sanallıktan öteye gitmeyen bir durum ortaya çıkıyor. "İlkokul arkadaşlarımızı bulsak bile bir "Merhaba" demeden listeye ekliyoruz. Dolayısıyla sosyalleşme sadece kimin daha çok sayıda arkadaşı var yarışına dönüşüyor. İşin kötüsü sitede herkesin bu durumu benimsemiş olması."
Kimi durumlarda dini, sosyal ağlardan ibaret kılıp ibadeti de sanala dönüştürmekte gecikmedi insanımız:
-kabe resmidir, herkes beğensin!
-allah kelamı, beğenmeyen bizden değildir!
-karpuzda allah ismi, haydi gösterelim ne müslüman olduğumuzu!
-beğenmezsen kafirsin!
İnanın abartmıyorum, mezkur konuşmalar bizzat sosyal ağlarda -facebook'ta- karşıma çıkan konuşmalar. Buna benzer konuşmalar da herkesin önüne gelmiştir. Yani dinimizi, islami paylaşım yaparak yaşıyor, bir iki ayet/hadis paylaşarak onlarla amel ettiğimizi sanıyoruz. Bu da bizde ibadetini yapmış bir insan izlenimi oluşturuyor güya.
Aynı şekilde Bosna'ya, Filistin'e, Afganistan'a, Suriye'ye vd. karşı bakış açılarımız da değişti. Filistinde, siyonist israil köpekleri tarafından hunharca katledilmiş bir gazzeli çocuğun fotoğrafını paylaşarak, görevimizi ifa ettiğimizi sanıyoruz. Suriye'ye yardım kampanyasını sadece paylaşmaktan ibaret görüyoruz. Bir yetimin başını faceden okşuyoruz. Mazlumlara, yetimlere, darda kalmışlara sadece Faceden acıyoruz!!!
İşin diğer bir acı tarafı ise sanal ağlar bizlere konuşma, yakınlaşma, arkadaşlık ve dostluk gibi fırsatlar adı altında sundukları çılgın buluşlar, formüller, kampanyalar, oyunlar bizleri yakınlaşmaktan daha çok uzaklaşmaya -hatta kendimizden de uzaklaşmaya- arkadaşlık ve dostluktan daha çok bir düşmana çeviriyor. Modern kültürün bize dayattığı teknoloji bizi tabiattan kopardı. Sanal oyunlarda bizleri yeşilliklere esir eden oyun ağları, gerçek yeşilliği unutturdu. Bir fidan dikmekten imtina eden kişi, saatlerce günlerce sanal yeşilliklerde ağaçlar, meyveler yetiştiriyor, koyunlar, kuzular otlatıyor!
-kabe resmidir, herkes beğensin!
-allah kelamı, beğenmeyen bizden değildir!
-karpuzda allah ismi, haydi gösterelim ne müslüman olduğumuzu!
-beğenmezsen kafirsin!
İnanın abartmıyorum, mezkur konuşmalar bizzat sosyal ağlarda -facebook'ta- karşıma çıkan konuşmalar. Buna benzer konuşmalar da herkesin önüne gelmiştir. Yani dinimizi, islami paylaşım yaparak yaşıyor, bir iki ayet/hadis paylaşarak onlarla amel ettiğimizi sanıyoruz. Bu da bizde ibadetini yapmış bir insan izlenimi oluşturuyor güya.
Aynı şekilde Bosna'ya, Filistin'e, Afganistan'a, Suriye'ye vd. karşı bakış açılarımız da değişti. Filistinde, siyonist israil köpekleri tarafından hunharca katledilmiş bir gazzeli çocuğun fotoğrafını paylaşarak, görevimizi ifa ettiğimizi sanıyoruz. Suriye'ye yardım kampanyasını sadece paylaşmaktan ibaret görüyoruz. Bir yetimin başını faceden okşuyoruz. Mazlumlara, yetimlere, darda kalmışlara sadece Faceden acıyoruz!!!
İşin diğer bir acı tarafı ise sanal ağlar bizlere konuşma, yakınlaşma, arkadaşlık ve dostluk gibi fırsatlar adı altında sundukları çılgın buluşlar, formüller, kampanyalar, oyunlar bizleri yakınlaşmaktan daha çok uzaklaşmaya -hatta kendimizden de uzaklaşmaya- arkadaşlık ve dostluktan daha çok bir düşmana çeviriyor. Modern kültürün bize dayattığı teknoloji bizi tabiattan kopardı. Sanal oyunlarda bizleri yeşilliklere esir eden oyun ağları, gerçek yeşilliği unutturdu. Bir fidan dikmekten imtina eden kişi, saatlerce günlerce sanal yeşilliklerde ağaçlar, meyveler yetiştiriyor, koyunlar, kuzular otlatıyor!
İstediğimiz şeylere ulaşmayı o kadar kolay hale getirdiler ki düşünmeden ve yorulmadan kazandıklarımızı daha çabuk kaybeder hale geldik! Bir muharrir'e, bir hoca'ya, bir düşünüre ulaşmak çok kolay ve bu yüzden hiç bir şeyin kıymetini de bilmiyoruz.
Facebook, 'ne olmuş ne bitmiş' merakı altında kendisini her an, size kontrol ettiriyor ve buna da mecbur bırakılıyorusunuz. Bundan kaçamıyorsunuz. Sürekli mesajlarla, beğenilerle ve yorumlarla her gün siteye çağrılıyorsunuz. "Sadece beş dakikalığına kontrol için girdiğinizde saatler çoktan akıp gitmiş oluyor!" ki Yusuf Kaplan, "Neyin yitirildiğinin idrak edilememesi, aslında nasıl bir cinnet'in eşiğin/d/e sürüklenildiğinin de idrak edilememesini doğurur." derken kaybettiğimizden önce neyi kaybettiğimizin farkedilememesini dile getiriyor!
Diline (eline) hakim olmak
Müslim'den rivayet olunan Hadis-i şerif'te: "Kişiye yalan olarak her duyduğu şeyi nakletmesi yeter" diye buyuruyor Allahrasulü (sav). Şimdi dil kadar parmaklarında iş gördüğü şu sosyal ağlarda parmaklarımıza da dikkat edelim ateşe götürmesinler bizi. Yine aynı şekilde "Diline ve bacak arasına hakim olan kişinin cenneti garantilediğini" açıklıyor Hadis'lerde Allahrasulü (sav).
Aklımıza gelen her şeyi, duyduğumuz her şeyi yazıyoruz. İşin aslını astarını araştırmadan yazdığımız/yayımladığımız yazılar başkaları için fitne de olabilir. Diğer bir hadis-i şerif'te "Kim Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsa ya hayır söylesin ya da sussun.(Müslim, İman, 74) diye buyuruyor Peygamberimiz (sav).
Herşeyi yazmak/paylaşmak zorunda değiliz. Kendimizi, buna mecbur hissetmeye gerek yok.
Müslim'den rivayet olunan Hadis-i şerif'te: "Kişiye yalan olarak her duyduğu şeyi nakletmesi yeter" diye buyuruyor Allahrasulü (sav). Şimdi dil kadar parmaklarında iş gördüğü şu sosyal ağlarda parmaklarımıza da dikkat edelim ateşe götürmesinler bizi. Yine aynı şekilde "Diline ve bacak arasına hakim olan kişinin cenneti garantilediğini" açıklıyor Hadis'lerde Allahrasulü (sav).
Aklımıza gelen her şeyi, duyduğumuz her şeyi yazıyoruz. İşin aslını astarını araştırmadan yazdığımız/yayımladığımız yazılar başkaları için fitne de olabilir. Diğer bir hadis-i şerif'te "Kim Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsa ya hayır söylesin ya da sussun.(Müslim, İman, 74) diye buyuruyor Peygamberimiz (sav).
Herşeyi yazmak/paylaşmak zorunda değiliz. Kendimizi, buna mecbur hissetmeye gerek yok.
Sosyal ağların insan sağlığına zararı var mı?
Dr. Sigman'ın, İngiltere Biyoloji Enstitüsü'nün yayımladığı Biologist adlı tıp Dergisi'nde şu sözleri yer alıyor: "Bu sitelerde sosyalleşmeye alışan insanların gerçek sosyal ilişkilerinden ve yüz yüze iletişimden uzak kalmaları çeşitli biyolojik etkiler yaratabilir. Yapılan çalışmaların, bilgisayar önünde oturarak sosyalleşmenin genlerin çalışma biçimini değiştirebilir, bağışıklık sisteminin tepkilerini etkileyebilir, hormon seviyelerini değiştirebilir, damar sisteminin fonksiyonlarını ve kişinin ruh halini bozabilir. Bütün bunlar da kişinin kanser, kalp krizi, beyin kanaması ve bunama gibi ciddi sağlık riskleriyle karşı karşıya kalmasına yol açabilir"
Psikolog Larry Rosen, "Facebook'ta fazla zaman geçiren ergenlik dönemindeki gençlerde daha çok psikolojik bozukluklar, asosyal davranışlar ve saldırgan hareketler gözleniyor."
Cengiz Yılmaz, ABD\'de yapılan araştırmaya göre, ülkedeki boşanmaların beşte birinin sebebinin sosyal paylaşım ağı Facebook olduğunu bildirdi.
"Bir başka haberde bu defa İsveçli zeka uzmanı Prof. Dr. James R. Flynn'ın araştırma sonuçları yer alıyor. Flynn insanlık olarak gittikçe ahmaklaştığımızı, zekamızın gerilediğini söylüyor."
"Bir başka haberde bu defa İsveçli zeka uzmanı Prof. Dr. James R. Flynn'ın araştırma sonuçları yer alıyor. Flynn insanlık olarak gittikçe ahmaklaştığımızı, zekamızın gerilediğini söylüyor."
***
"Peninsula isimli bir şirketin yaptığı araştırmanın sonuçları ise hayli şaşırtıcı. Araştırmada İngiltereli çalışanların Facebook`ta geçirdikleri zaman dolayısıyla ayda 233 milyon saatlik bir işgücü kaybı yaşandığı ortaya çıkarılmış. Avustralya`da ise Facebook nedeniyle yıllık dört milyar dolar civarında zarar ediliyor. Bu nedenle Avustralya`da 3500 şirkette Facebook engellendi ve bu şirketlerin sayısı giderek artıyor."
Kendimize şu soruyu soralım: Facebook bizim neyimiz oluyor?
M Taha İnci
M Taha İnci
Yorumlar
Yorum Gönder