Kayıtlar

Ekim, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Tarihi Yarımada'nın kalbi: Eminönü

Resim
Asırlık imarethaneler, kütüphaneler, şifahaneler, pasajlar, hanlar ve hamamlar hâlâ ayaktayken; hengâme, telaşe, neşe ve hüzün Tarihi Yarımada'nın kalbi olan Eminönü sokaklarında kol gezmeye devam ediyor. İstanbul’da ahşap evlerin sıralandığı, Fransa’dan getirilen Renault-Scania otobüslerin, Anadol’ların yollarda gezindiği ve Şirket-i Hayriye vapurlarının dalgaları dövdüğü yıllar geride kaldı. Eminönü değişse de, o tarihi yapısının kimi bölgelerde kendini hissettirdiği aşikâr. Yan yana imarethaneler, kütüphaneler, şifahaneler, pasajlar, hanlar ve hamamlar hala ayaktayken; hengâme, telaşe, neşe ve hüzün ise Eminönü sokaklarında kol gezmeye devam ediyor. Burası, küfelerde dolu dolu baharatların, tezgâhlarda türlü eşyanın, lokumun, kahvenin ve bağrında binlerce vatandaşın dolaştığı yer; yani Eminönü… Bedestenlerle ihya olmuş semt esnafı Eminönü için bedestenler semti desek yanlış sayılmaz. Her bedestenin altında sıra sıra dizilmiş esnaflar mevcut. Bir köşede ihtiyar mahal...

İstanbul'u minyatüre çeviriyor

Resim
1923'ün İstanbul'unu Adalar'da kurmak istiyor Kızkulesi'ni tam 5 senede bitirdiğini söyleyen minyatür sanatçısı Erol Kılıç'ın en büyük hayali ise İstanbul'un 1923 halini Adalar'da kurmak. Rami'de küçük ahşap bir ev. Bu evde yaşayan minyatür sanatçısı Erol Kılıç, deyim yerindeyse İstanbul'u minyatüre çeviriyor. İstanbul'un güzelliklerini 1/25 cm ölçeğinde, aslına sadık kalarak, metal ve taşlarla yeniden yorumlayan Erol Kılıç, minyatürü farklı bir alana taşıyor. Böylece İstanbul'un nadide eserleri sanatçının el işçiliğiyle müzelik hale geliyor. Yapabileceğim işlerin hayalini kurdum 1956 yılında Kırklareli'nin Vize kazasının Düzova köyünde doğan Erol Kılıç, ilkokulu köyde bitirmiş ve ilkokuldan sonra okulu bırakıp İstanbul'a gelmiş. 15 yaşında kesme sıvama kalıpçılık işine başlamış. 1979'da askerden geldikten sonra 22 yaşında kendi kalıp atölyesini kurmuş. Türkiye'de ilk fermuar makineleri, kalıpları ve makine parçal...

Oğuzlardan günümüze tuğra sanatı

Resim
Osmanlı’da padişahlar tuğrayı mühür olarak kullanmış. Geçmişi Oğuzlara uzanıyor. Şimdi ise sanat olarak kullanılıyor. Tuğra sanatçısı İsmet Keten tuğranın nereden geldiğini ve nasıl kullanıldığını anlatıyor. Osmanlı’da padişahlar onu mühür olarak kullanmış. Tarihi ta Oğuzlara uzanıyor… Orta Asya’dan Selçuklulara, Selçuklulardan da Osmanlı’nın son dönemlerine kadar kullanılmış. Onun ismi tuğra… Kaşgarlı Mahmud’unDîvânüLugati’t-Türk eserinde tuğra maddesi Oğuz Kaan’ın eğri bir çizgisi olarak tarif ediliyor. Gönderilen mektup veya yazıların kimden geldiğini belirtmek için bir işarete ihtiyaç duyulmuş ve sultanın eğri bir çizgisi manasına gelen “tuğra” ilk zamanlarda “tuğrak” olarak isimlendirilmiş, daha sonra Osmanlı’dan “tuğra” olarak günümüze gelmiş. Günümüzde de olduğu gibi belediyelerden, başkanlıklardan gelen kâğıtlarda kimden geldiğini belli edecek imzalar var, eskilerde ise bu imza görevini tuğra görmüş. Tuğralar nerelerde kullanılıyor? Tuğra üzerine tuğra sanatçısı İsmet...